Geride Kalan İç Sesler 1 – Hasan’ı Beklerken

İki gün önce sürünerek çıktığın arabada unuttuğun telefonda cevapsız çağrılar kaldı. Biraz önce, bu daracık mevzide zamanın boşluğundan aklının derinlerine düşmeden önce hatırladın iki gün önceki cevapsız çağrılar. En zor zamanlarında en gereksiz şeyler kafanı dolduracak illa ki… Sanki aylardır uğramadığın evde ocağı açık unuttun, muslukları da kapatmadın. Sen dönene kadar evde yangın çıkacak, çıkan yangını da evi basan sel söndürecek. Komik geliyor sana böyle basit zıtlıklar. Ağlamak üzereyken gülmek gibi değil, ama bu mevzide elinde tüfekle keskin nişancıyı oynarken kendine laf sokmaya çalışmaya çalışıyorsun sanki. İyi, sen bilirsin. Boşlukta böyle gül kendi kendine… Ortalıkta bir ayna da yok ki şu yüzündeki rezil sırıtma hali aklına kazınsın. Ayna olsa üzerindeki rezil kamuflaj giyisis içinde cücük gibi kaldığını da görecektin ama neyse… Ama yine de telefonu arabadan almış olsaydın iyiydi. Arayan her kimse sana muhakkak çok önemli şeyler söyleyecekti, ki defalarca cevapsız kalmayı önemsemeden sürekli aradı. “Aslında açsaydım da sadece üzerimde tıslayan kurşun seslerini dinletseydim.” Bunu neden yapmak isterdin? Anlaşılmaz bir vızıltıyla telefonun ötesindekini şaşırtmayı, güldürmeyi, ürkütmeyi mi düşündün? Bunu düşünürken neden gülümsedin, yok sırıttın? Eskiden de yapar mıydın böyle saçma sapan şeyler? Mesela lisede arkadaşının kulağının dibinde kesekağıdı patlattığın gibi mi? Çok güldünüz mü böyle boktan şakalar yaparken? Hala gülüyorsun. Tamam, sırıtmıyorsun, gülüyorsun. Diğer boktan şakalarını mı hatırladın? Şu an korkuyor olman gerekmiyor mu? Neden bunlar aklına geliyor? En ağır duygu bile 15 dakika sonra kalbi terk ediyormuş, nabzın normalleşiyormuş. Ama istersen aklındaki korkuyu kalbine istediğin zaman yeniden taşıyabilirsin. Şimdilik buna gerek yok ama… Hasan’ın kulağının dibinde patlattığın kesekağıdının sesini aklına getir, korkunun kalbine geri dönmesine izin verme. Kesekağıdını her patlatışında salağın ödü bokuna karışıyordu.

Gerçi okulu bombaladıklarında patlayan kesekağıdı sesi aklına gelmemişti. O gün yakalanmış bir geyik gibi arka bacaklarından biri seyiriyordu diplerde bir yerde büzüşmüş saklanırken. Şimdi neden okul aklına geldi? Elin, ayağın yerinde durmuyor yine bu sıkışmış mevzide… Şimdi de aklın Hasan’la dalga geçen halinle dalga geçiyor. Sahi ya, bir sene önce kimya okuyordun. Savaş seni de yutunca kimse sana keskin nişancı olmanı dayatmadı. Ama “savaşacaksam keskin nişancı olurum” lafı ağzından çıkmıştı bir kere bir yerde… Ne de olsa kebap iş, sürekli yatış yapıyorsun, hayatın kamufle… Hem de filmlerdeki cool süper yetenekli askerler gibisin elinde bu kocaman tüfekle. Ama itiraf et, azcık sinsice bir şey… Yok yok, öldürmenin en kalleşçesi bu galiba. Kaç etti? 6 mı 7 mi? 7’den emin değilsin. Biri yerdeki 7. kanlı et yığınını görüş alanından uzaklaştırdı ağlayarak. Ağlama sesini duyunca elin 8.ye gitmedi, neden ki? Peki kalleşçe olmayan şekillerde düşmanlarını öldürmek ister miydin? Mesela nasıl? Öldürdüğün seni görecek öncelikle, hatta o da silahına davranacak. Ama sen elbette ki hem hızlısın hem de nişancısın, bir de gösteriş meraklısısın sanki. Öldürmekten çok ne kadar yetenekli olduğunu göstermek istiyorsun dünya aleme. Az kalsın demirden altın yapacaktın kimya dersinde okul bombalanmasaydı. Öldürmek kolay ama yeteneğini göstermek zor iş… Hasan’ın kulağının dibinde ansızın kesekağıdı patlatmak gibi değil yani… Ama o boktan şaka da kalleşçe değildi. En fazla ergenceydi, nerdeyse her gün Hasan şaşkınını bir şekilde korkutmak… Seslere dayanamıyordu Hasan. Kapı gıcırtısına, tebeşirin tahtada acıyla sürtünmesine kulaklarını kapatarak cevap veriyordu. Sen de doyamıyordun Hasan’ı delirtmeye. Nerede Hasan şimdi acaba? Öldü mü, kaçtı mı, saklanıyor mu, savaşıyor mu? Belki de düşmanın olmuştur. Düşmanın olsaydı öldürür müydün? Belki de çoktan öldürdün. Yoksa seni arayan Hasan mıydı? Hasan seni neden arasın? Artık gülmüyorsun. 15 dakika sürüyor tüm duyguların. Sahi, senin gibi boktan birini kim arar? En fazla senin gibi boktan biri arar. Senin gibi başka bir keskin nişancı… Tank yine devriyeye çıktı. Paletlerin gıcırtısı geliyor uzaktan. Hasan olsa kulaklarını tıkardı, şu dönen paletlerinin sesini duysa. Hasan kullanıyordur belki tankı. Kulaklarında da tıkaç vardır belki. Belki de seni arıyordur her mevzide patlattığın kese kağıtlarının öcünü almak için. Hadi çık şu mevziden, tankın namlusuna el salla. Elinde kocaman tüfekle her ses duyduğunda sıçramaktan, korkudan altına sıçmaktan bıkmadın mı? Bu kadar ses, bu kadar mermi, bu kadar kalleşlik, bu kadar ceset yeter. Çık dışarı. Yaşayarak kendine daha fazla eziyet etme…