Archivideo: Gece, Şeytan ve Bizim Çocuklar

Önünüzde bir olayı baştan sona takip eden bir video arşivi durmaktadır. Seyr-i Sokak Video Eylem Kolektifi tarafından kaydedilmiş. Kayıt edilirken bir filme dönüşme ihtimali düşünülerek alınmış sekanslar var ise de asıl olarak haber ve videoact, gelecekteki çalışmalara destek için video arşiv olsun istenmiştir.
2013-2014-2015 yılları, Cami/Cemevi projesine karşı Ankara Tuzluçayır Direnişi. Görüntüler, direniş süreci içerisinde haber ve videoact olarak direnişe destek işlevini tamamlamış, sosyal bilimcilerin, politik araştırmacıların ve belgesel sinemacıların çalışmalarında bir başvuru kaynağı olarak arşivdeki yerini almıştır.
Belgeselin geleneksel formlarından biri olan ‘belgesel verité’ yapıyor olsaydınız, zaten olay başlangıcında filminize başlar, oradan çıkarsadığınız veya zaten zihninizde var olan meseleleri takip ederek, olayın kendisiyle etkileşim içerisinde kayıtlarınızı yapardınız, ki sizin görüntüleriniz, hem filminizin ham kayıtları hem de yine arşiv kayıtları olurdu. Ama, bir filmik güzergah, bakış açısı izlenerek yapılmış kayıtlar olarak, olayın politik sonuçları için önemli bir an, belgeseliniz için önemsiz kalarak kayda alınmamış olabilirdi. Olay içinde tek bir öğenin, karakterlerden birisi, mekanın bir bölümü, sadece kendini tekrar eden anlardan biri eksene oturtulup diğer her şey tali görülebilirdi.
Videoactik kayıt güzergahı ise eylemin amacına uygun olarak politik öncelikli kayıtlar yapmaktan geçer. İmajların etkisi, eylemin kamusallaşması, yayılması, devlet üzerinde kamusal bir baskı oluşturma amacına uygun olsun istenir. Basın açıklaması okunurken, mesajın tam kaydı hem belge olarak hem de haber değeri olarak önemsenir örneğin. ‘Belgesel verite’ çalışması içinde olsaydık, açıklamayı değil, arka planda olaya ilgisizce bakan birisi, veya elindeki gaz tüfeğini okşayan polisin elleri yakın plandan kayda girebilirdi. Videoact kendisine olayın merkezini kaçırmamak gibi bir rol biçerken, sinema, merkeze uğrasa da, olayın uzak öğeleri, hatta karşı öğelerini önemseyebilir. Niyete bağlı olarak farklı formlar için farklı kayıt rejimleri izlenir.
Yine belgeselin geleneksel yollarından birisine ‘retro belgesel’ desek, aslında bir çok belgesel filmde görülebileceği üzere, ‘belgesel verite’nin tersine uzak geçmişteki bir olaya geri dönerek yapılan belgeseli kast ederiz. Yönetmenin seçtiği konu ile ilgili filmik bir fikri vardır, arşiv araştırmalarında bu fikir olgunlaşır dönüşür, senaryoya yazılır. ‘Retro belgesel’in asıl yapısını röportajlar, şimdi moda olmuş haliyle de kurmaca bölümler oluşturur. Video arşive, bu tarz belgeseller asıl olarak röportajlar üzerinde ilerlediği için, film içinde de, hem röportajlardaki anlatıları hem de araya eklenen kurmaca kesitleri doğrulayan, veya etkisini güçlendiren bir pay biçilir. ‘Belgesel verite’de olduğu gibi bir asal rolleri yoktur film içinde, dolgudurlar.
Arşiv tartışmalarında “arşiv kesinlikle montajlanmamalıdır” diyen bir çok düşünüre rastlarsınız. Montaj özneldir, düşünümseldir, yoruma dayalıdır, arşivdeki ham bilginin nesnelliğini zedeler vs… Bu düşünce aslında arşiv görüntüyü salt okunabilir, bir araştırmanın nesnesi olabilir gibi, görüntüyü sadece bir tür bilgi taşıyıcısına dönüştüren dar bir bakıştır diyelim sözü uzatmadan. Archivideo, olaya arşivdekiler dışında hiçbir ses ve görüntü eklemesi yapmadan, video arşiv içinden çıkarılabilecek binlerce farklı öyküden birisine talip olarak, video arşivin montajlanması sonucu ortaya çıkan filmdir. İçerdiği bilgiden çok duygulanımlarına taliptir, görüntünün potansiyel sınırlarının zorlanmasına…
Şimdi Tuzluçayır Direnişi video arşivi, Seyr-i Sokak kolektifince videoactik öncelikli kayıtlardan oluşmuş bir arşiv. Tuzluçayır Direnişi arşivini yavaş yavaş kesmeye başlarken, aklıma ilk düşen fikir geceden gündüze hiç çıkmadan, 3 yıl içerisinde, eylemin başlangıç ve bitiş anlarını olduğu kadar sokakları, mekanlarını da herhangi bir zamana ve herhangi mekana dönüştürebilir, salt “eylem içindeki insan mefhumuna bakabilir miyim?” oldu. Bu fikir videoact zemininden kaçış, çıkış, ne dersek, anlamına geliyor şüphesiz. Çünkü videoact, eylemin ne zaman niçin, kimler tarafından ve nasıl, nerde olduğuna ilişkin somut veriler taşır, bu anlamda gazetecilik düsturlarından tam olarak kopabilmiş değildir. Videoactik film nerdeyse arşivin seçilmiş, özetlenmiş halidir. İlk adını “Gece, Şeytan ve Bizim Çocuklar” koydum. Yukarıdaki forma kolektifin diğer üyeleri itiraz edeceklerdir. Tuzluçayır’ın aynı zamanda bir Videoact montajına ihtiyacı var elbette ama benim iki film montajlamaya vaktim yok, bir başkası da bunu yapabilir. Geceden çıkmamayı tercih ederek gündüz geçen ve beni çok etkileyen videoları montaj dışı bırakmış oluyorum şimdiden. İtiraz yalnızca Seyr-i Sokak Kolektifi’nden gelmeyecek elbette, Tuzluçayır direnişçilerinden de gelecektir. Çünkü onlar direnişlerinin tam bir temsilini beklerler: Yani bir Videoactik montaj. Archivideo’nun montaj sürecini ise çalışma içinde notlar halinde metne dökmeye devam edeceğiz. Bu sadece bir giriş. İmajların çoklu potansiyeli içinden, haberciliğin 5n1k’sını, Videoact’ın zaman mekan, eylem amaç, eylemci devlet ikilemlerini kıracak okumalar yapabildiğimiz, içkin olanı aşkın formlar içinde bağlayabildiğimiz oranda filmimiz kendi öznelliğini var edecek umudundayız…

eylül 2018
oktay ince