İnternet ve Aktivizm: Olanaklar ve Engeller

Gamze Göker – 06.2014 //

İnternetle yeni toplumsal hareketler ilişkisi kabaca üç yaklaşımla açıklanabilir. Birincisi iyimser yaklaşım; Bu yaklaşım teknolojinin mitleştirilmesini içerir. İnternetin ekonomik, sosyal, kültürel ve bilişsel dünyada bir devrim yaptığını, insanlık problemlerinin bu “ulvi” araç üzerinden çözülebileceğini iddia eder. Bu yaklaşımın iyimserliği bu nedenle saf bir iyimserlik olarak okunamaz. Çünkü ekonomik ve siyasal çıkarların üzerini örtmekte ve interneti ideolojiden arınmış “nötr” bir alan olarak göstermektedir. İkinci yaklaşım olan kötümserler ise; internetin de pek çok yeni araç gibi neoliberal politikaların yeni bir sömürü aracı olduğunu sadece üst ve orta sınıfın, beyaz yakalıların kullanabildiğini, insanları birbirine yabancılaştırdığını iddia eder. Son olarak da teknolojik mücadele yaklaşımı; Bu yaklaşım da İnternetin iktidar sahipleri tarafından kontrol edilmeye ve biçimlendirilmeye çalıştığının, sermaye tarafından yönlendirilmeye çalışıldığının farkındadır. Irkçı cinsiyetçi, homofobik, xenofobik şiddet ve nefret söylemleriyle sarmalanmış durumdadır. Ama her şeye rağmen burayı da bir mücadele alanı olarak görmek gerekir. Kimin çıkarına kullanılacağını da o mücadele belirleyecektir. Bunların dışında interneti doğrudan yasaklamak durumundaki ara konumlanışlar da mevcuttur. Onlar genellikle aile ve toplumun ahlaki sistemini yerle bir ettiğini söyleyen, devleti tehlikeye düşürdüğünü söyleyen bu tavra maalesef Türkiye örneği şu an uymaktadır.

Olanaklar ve engeller gibi iki ayrı kategoriye sunumun kolaylığı açısından bölüştürmeye çabalasak da aslında ikisi arasında geçişler bulunmaktadır. Çünkü olanaklar içerinde bazı engelleri internetin kendine özgü durumu nedeniyle barındırır.

Olanaklar ve Toplumsal Hareketler

Yeni Medya’yı geleneksel medya’dan ayıran özelliklerin başında gelen kullanıcı türevli içerik üretimi, bireylerin yeni medya okur yazarlığı ile ilgili becerilerini kullanarak kendilerinin ürettiği her türden içerik ya da var olan içeriklere yaptıkları eklenti, yorum, değişiklik ve hatta çoğaltıp yaymayı da içeren bir tanıma sahiptir. Bu özellik bireyin ifade özgürlüğünü artırmaya katkı sunmaktadır. Aynı zamanda bir metne farklı zaman ve uzamlarda yeniden erişimin sağlanması da oldukça önemlidir. Bu anlamda özelikle sosyal medya etkili bir araç haline gelmiştir. Özellikle Twitter gibi mikroblog ortamlarında içeriğin kullanıcı tarafından üretilmesi ve mesajların ağlarda gönüllü olarak ve ‘bulaşıcı’ biçimde yaygınlaşması toplumsal hareketlerin haberleşme, örgütlenme ve eyleme geçme süreçlerini hızlandırmakta ve sosyal ağların toplumsal olayların duyurulmasında öncelikli mecralar haline gelmesine yol açmaktadır. Aynı zamanda sosyal medya eylem örgütlemeleri için ve eylem sırasında gerekli olan lojistik koordinasyonun ucuz, kolay ve etkileşimli sağlanması, yerel meselelerin dünya kamuoyuyla paylaşılması konusunda önemli bir mecra görevini görmüştür.

Türkiye’de de sosyal medya, e­gruplar, alternatif haber siteleri Gezi Parkı eylemleri ile başlayan, Gezi Direnişi sürecinde sokaktaki eylemlerin bilgisini metin, fotoğraf ve video olarak paylaşıma sunmuştur. Roboski katliamı, Reyhanlı saldırısı gibi benzer süreçlerde olduğu gibi, bu süreçte de ana akım medyadan “haber alma hakkı” gereği bilgilenemeyen yurttaşlar Internet’teki alternatif siteleri haber edinme kaynağı olarak kullanmıştır. Yine
Tekel Direnişi örneğinde de alternatif medyanın konuya önem atfetmesi ve konuyla ilgili ısrarla haber üretmeye devam etmesi bir süre sonra ana akım medyanın da zorunlu olarak konuyla ilgilenmesini sağlamıştı.

Dünya’da 1990’ların ilk yıllarında Meksika’nın Chiapas bölgesindeki yerlilerden oluşan EZLN Zapatista hareketi tarafından Internet’in erken uyarlaması ve başarılı kullanımıyla birlikte yeni medya ve ilerici taban hareketleri arasında sinerjinin nasıl oluştuğu, dünyayı nasıl heyecanlandırdığı ve statükonun kültür ve politikasına nasıl meydan okuduğu tartışılmaya başlanmıştır. Internet’in politik faaliyet için taşıdığı potansiyeller bakımından üçlü bir işlevi bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, etkileşimli yapısı ve anlık akış sağladığı “agora” işlevi. Tartışma olanakları yaratılmasını içeren bu işlev, daha önceleri daha yoğun olarak e­gruplar ve forumlar tarafından yerine getirilirken, son dönemde gerçek zamanlı olarak ve çok daha geniş kitlelere ulaşabilme açısından sosyal medya tarafından üstelenilmiştir. Sosyal medya küresel bir meydana dönüşmüştür. Böyle bir ortamın hem politik fikirlerin olgunlaşması hem de politik katılım açısından tartışılmaz bir önemi bulunduğu yakın dönemdeki büyük siyasal sosyal olaylarla da ortaya çıkmıştır.

Internet’in konuyla ilişkili ikinci işlevi, gayri merkezi yapısından kaynaklanan engellenemezliği sayesinde, özellikle politik aktivizm için sunduğu örgütlenme, eylem organize etme, inisiyatifleri gerçekliğe dönüştürme işlevidir. Özellikle sosyal medya tarafından ağırlıklı olarak yerine getirilen bu ikinci işlev gençlerin politik hayata katılımı noktasında yaşamsal bir öneme sahiptir. 2009 Iran Yeşil Devrimi’nden başlayarak, Arap isyanlarından Gezi Direnişi’ne kadar geçen dört yıllık süre içinde dünyanın birçok ülkesinde gerçekleşen onlarca büyük kalkışma ve isyanla bu işlev gözler önüne serilmiştir.

Totaliter yönetimlerin denetimi dışında kalacak biçimde Tunuslu, Mısırlı, İranlı, Amerikalı, İspanyol, Türkiyeli gençler bu ortamları oldukça yaratıcı ve bilgili bir biçimde kullanarak büyük etkinlik ve eylemler yapmışlardır. Sosyal medya sayesinde on binlerce eylemci, hiç tahmin edilemeyecek bir biçimde ve hızda bir araya gelme, eylem gerçekleştirme ve dağılma gibi yetenekler kazanmışlardır. İnternet iktidar odakları tarafından elverişli bir takip, fişleme ve baskı aracına dönüşmemesi için anonimleştirici teknolojilerin kullanılması konusunda dikkatli olmak gerekmektedir.

İnternet Kullanımında Engeller

Internet’in YTH’nin politika üretme, eylem ve etkinlik düzenleme, örgütlenme süreçlerinde yarattığı engeller: Sayısal uçurum, özgür yazılımın kullanılmaması, dijital gözetim, e­gruplarda demokratik tartışma kültürü eksikliği, klavye aktivizmi olarak bölümlenebilir. Sayısal uçurum, bilgisayar ve Internet’e, genel olarak bilişim teknolojilerine erişimde sınıfsal, eğitim düzeyi açısından, toplumsal cinsiyete bağlı, yas, etnik, coğrafi vd. engellerle erişememe durumunun yarattığı eşitsizlik olarak tanımlanmaktadır. Türkiye bu sayısal uçurumun oldukça fazla olduğu ülkelerden biridir. Özgür yazılımda ise; yazılımın kaynağını inceleme, görme ve değiştirme, başkalarına yardım edebilme, yani kopyaları dağıtabilme ve yazılıma katkıda bulunma, böylece insanlara sizin değişikliklerinizden yararlanma fırsatı sağlamak gibi faydaları vardır. Aynı zamanda sansüre karşı önemli bir noktada durmaktadır. Hepimizin bildiği; dijital gözetim, yurttaşların fişlenmesine ve toplumu ilgilendiren önemli bilgilerin toplumdan gizlenmesine karsı en önemli ve siyasal ve uluslararası ilişkileri derinden sarsan eylemlilik 2009 yılı sonunda Wikileaks
belgelerinin açıklanması ile olmuştur. E­gruplardaki demokratik tartışma kültürünün zayıflığında; tarafların birbirlerine karsı kaba davrandığı, birbirlerinin düşüncelerini tartışmaktan çok kişiliklerine saldırdıkları sıkça gözlemlenmektedir. Kişiler Internet’teki tartışmalarda, yüz yüze tartışmalarda olduğundan çok daha dikkatsiz, cüretkâr ve saygısız olabilmektedirler. Internet’te kanaat üretiminin kolay olması, çok hızlı bir şekilde kanaat üretilmesine, üretilen kanaatlerin genellikle basit, kısa, karmaşık, tepkisel ve duygusal olmasına yol açmaktadır.

Öte yandan, anonim kullanım hesap verebilirliği, sözünde durma gerekliliğini görece azalttığı için kimliklerde bir kayganlık yaratmakta, bu da gerek tartışmalarda gerekse sadece Internet üzerinden örgütlenen ve bazı etkinlik ve eylemler gerçekleştiren toplumsal hareketler içinde güvensizliklere yol açmaktadır. Klavye aktivistliği ise; bir tür hareketsiz politikleşmeyi işaret eder. Başka bir yönü de sosyal medya araçlarının büyük çoğunluğu, kolektif bir eylemle birleşmediği sürece izole edici veya sağaltıcı özellige sahiptir. Bu bağlamda, yalnızca yeni medya araçları üzerine kurulan bir mücadele, ‘tembel aktivizm’ine dönüşme tehlikesini barındırır. Teknoloji, politika ve eylem yapma, muhalefet etme biçimlerini değiştirmektedir. Ancak, devrimleri, büyük dönüşümleri gerçekleştirenler sosyal medya gibi araçlar değil, onları kullanan insanlardır.

Sonuç olarak; Aktivistlerin her türden etkinlik ve eylem planlama, örgütlenme ve faaliyetlerinin medyada ve diğer kanallarla duyurulması noktasında sayısal uçurum gerçeğini hatırlayarak planlama yapması ve dolaşıma soktuğu bilginin yeni medyaya erişim kısıtlılığı bulunanlarca da ulaşılabilir olması için çaba sarf etmesi elzemdir.Ve mutlaka Yeni medya ortamlarında ifade özgürlüğünün artık temel bir insan hakkı olduğunun altını
çizmelidir.

*Redaksiyon, Sayı:8, Haziran 2014 (Bu yazı, Redaksiyon Dergisi’nin Alternatif Bilişim Derneği ortaklaşa düzenlediği ‘Yeni Medya Dersliğin’nde Gamze Göker’in sunuşu üzerinden
derlenerek hazırlanmıştır.)