Eylemin öz-kaydından öz-sunumuna; Selfie of act

Oktay İnce – 2017 //

Görüntünün ikna gücü tartışmasızdır ve kameraya konuşan protestocu bütün dünyaya seslendiğinin farkındadır. Artık video ile eylem, birbirinin mecburiyetidir. Eyleyen/kaydeden sınırı ortadan kalkmıştır. Direnişçi yalnızca eyleyen değil, medyayı aracı kılmaksızın sesini dünyaya aksettiren kişidir; Selfie of act. Videoeylemin iki yüzü, toplumsal mücadeleler içinde eylemden görüntüye geçen ve görüntüden eyleme geri dönen etkinin ne’liği, nasıl’ı, niçin’i, nerede’liği ve zorunluluğu üzerine tartışmak önemlidir.

1Haziran 2013 Direnişi sırasında canlı yayıncılar, ustream, livestream üzerinden eylemin göbeğinden yayın yapmaya başladıklarında, gaz bombalarından hem kendilerini hem de yayın yaptıkları mobil telefonları korumak için eylemcilerle birlikte depar attıklarında biz, kameralı kurgulu video/eylemciler bu yeni durum karşısında şaşkınlığımızdan sıyrılmakta zorlanmıştık.

O vakte kadar, toplumsal mücadelelerin görünmeyenlerini görünür kılmak, görünür olanları da eylemcinin bakış açısına yerleşip kayıt alarak, en azından bir sonraya sarkan montaj videolarımızda ise bu bakış açısını korumaya özen gösterek, eylemin kendisini kamuya yansıtıcağı en doğru aynalar olduğumuz konusunda kendimizle hemfikir idik. Burjuva medya, mass medya zaten tartışma noktamız değildi, iletişim akademisi bir yandan bu prototipleri durmadan üretirken diğer yandan eleştirmeye devam ediyordu. Biz, bir toplumsal mücadelede kamera açısını hep kendi fraksiyonuna kurduğu için kendini dev aynasında gören, öteki mücadele aktörlerini perspektifin en uzağında cüceler olarak gösteren devrimci medya ile aramızdaki fark üzerinden hareket ediyorduk.

Haziran Direnişi’nde birdenbire bilgisayar oyunları ve bilimum mobil teknolojiyi yalayıp yutmuş apartman Türkçesi’yle konuşan kent çocukları, X kuşağı, internetten canlı yayın ile aramızda bitiverince, eylemvideo, arşiv, çözünürlük, kayıt ve montaj üzerine yeniden düşünmeyeceksek kameralarımızı oracıkta bırakıp “çekilelim bari” dedik, onlar yapsın.

2Elbette Livestream’in bize kıyasla en önemli farkı “anındalık”ı idi. Bu görüntüler eylem anında yayımlanırken izleneceğine göre o anda bilgisayar başında olan bir “eylem dışı” kitleye ihtiyaç vardı. Bu kitle, ya eylemin olduğu kentten başka kentlerde yaşayan, ya da aynı kentte olup da sokağa çıkmayı değil sokağı izlemeyi tercih etmiş olanlardan müteşekkil idi. Haziran Direnişi söz konusu olduğunda, bütün kentlerde sokağa çıkılmış olmasına rağmen olayın kalbinin İstanbul Gezi Parkı’nda attığı açık olduğuna göre, bütün ülke ustream yayınlardan Gezi Parkı’nı izliyordu.

Livestream internet üzerinde akacağından oldukça düşük çözünürlüklü görüntüler üretiyordu, halen öyle, böylece videoyu değilse bile sinemayı doğrudan devre dışı bırakıyordu. Belgesel sinemacılar için bu görüntüler çöp idi. Ayrıca görüntüler çok kısa bir zamanda indirilmezse, veya şirketten depolamak için bir alan satın alınmazsa bir süre sonra şirket tarfından internetten siliniyor, arşiv olarak üzerinde filmsel çalışmalar yanında bilimsel çalışmalar yapmak da imkansız hale geliyordu. İndirilen livestream görüntülerin arşivlenebilmiş olanları bilimsel çalışmalar işlevsel olabilirken, ancak video çalışmalarının teveccühü ile sanat alemine girebilirdi. Şimdi Haziran Direnişi zamanında yapılmış bir çok canlı yayın videosuna internetten ulaşmak nerdeyse mümkün değil. Montaj elbette bir kesme biçme, atıp tutma çalışmasıydı ve zaman alıyordu. Bizler eylem video kurgularken başında uzun zamanlar harcayıp düşüncelere gark olmuyorduk. Ama öncelikle teknik hata olan bölümleri temizliyor, sonra söz konusu eylemin içeriğinin hangi imaj kesitleri ile güçlü bir şekilde vurgulanabileceği konusunda bir seçme yapıyor, gerçek zaman yerine bir video zaman üretebiliyor, internetten zor izlenecek kadar uzunsa daha da kısaltıp rafine hale getiriyor, başına bir video ismi ekliyor, tarihini attıktan logosunu koyduktan sonra online yapıyorduk.

Montaj yapılacak olması daha kayıt sırasında bizim görüntü rejimimizi belirlemese bile etkiliyor, bir montaj düşüncesi baştan itibaren zihnimizde beliriyordu. Ustream, canlı yayın öncelikle kendisini bu montaj fikrine bağlamadan görüntü üretiyordu. Montaj için geçecek zamanı atlamış sokakta “direniş nasılsa öyle”, anında gösteriyordu. Zaman zaman yapılan yayının direnişlere karşı güçlerin nerelerde olduklarına ilişkin pratik bilgiler sağladığı bile oluyordu. Nerde takviye güce ihtiyaç var, devlet hangi sokaklara pusu kurmuş, nerde acil yaralı var, polis kime nasıl işkence yapıyor, bütün bunları müdaheleye uygun canlı bilgi olarak görebiliyor, duyabiliyorduk. Ama elbette devlet de bu yayınları izlediği için kendi yararına kulllanabiliyordu. Kısaca, klasik video/eyleme göre canlı yayın eylem anında operasyonel idi. Bizim kamera kayıtları bir gün sonra bir haber video olarak çıkabilir, hukuki tanıklık yapabilirdi, ama anında operasyonel bilgi taşıyamazdı. Canlı yayın videolarında “sakınca”, ancak kadraj kaydırıp kayıt yapmayarak önlenebilirdi. Görüntüyü böyle kurtarsak dahi, uzak/yakın sesler kayda girer, yine kontrol edilemezdi. 3

Canlı yayın videoları uzun videolardır, olayın özü değil brütüdür. Şimdi depolanmış olan videolara internetten baktığımızda aksiyon videoları olmasına rağmen izlenirliklerinin montajlanarak kısaltılmış, yoğunlaştırılmış videolara göre son derece düşük olduğunu görürüz.

Selfie of act, eylemin kendi öz kaydı olması bakımından bu canlı yayın videoların neresinde durmaktadır? Biz video/eylemciler toplumsal mücadelelerin kayıt tekelini devletten ve burjuva medyasından aldıktan sonra, eylemle görüntü arasındaki kendi aracılığımızı da ortadan kaldırmak için çok mücadele verdik. 2000 yılı ölüm oruçları sürecinde kamera başı yaptığımız zamanlardan itibaren, toplumsal mücadelelerin kendi aktörlerine kamerayı öğretmek, “kendi eylem ve etkinliklerinizi kaydedin, internette bir alandan kendi videolarınızı yayın, arşiv tutun” gibi öğütler vermek gündelik işlerimizdi. Çünkü, biz de nihayet kameralarımızı direnişçinin bakış açısına kurmuş olmamıza rağmen birer medyum idik. Kadın hareketi kadınlar, LGBT hareketi kendi aktivistleri, işçi hareketi işçiler tarafından kayıt altına alınmakla kalmayıp, bu görüntüler kendi videoları olarak eyleme geri dönmeliydiler. Bu öz etkinlikte sanırım en önemli teknik engellerden birisi montaj bilme mecburiyeti idi.

Kamera sahibi olunabilirdi, o zaman banda kayıt vardı, bütün bunların aktarılması, bilgisayarda montaj programına atılıp bir eylemvideo olarak izlenebilecek hale getirilmesi, bilgi, zaman, montaj seti gerektiren işler idi. Bir çok toplumsal harekete kamera kaydı yaptırmayı daha kolay başarırken montaj masasına oturtamamıştık. En azından montaj masasında medyumluğumuz devam ediyordu, ve daha selfie of act için zaman vardı. Kendi görüntülerinin montajını yapan bir kısım siyasi hareket ise, Karahaber videolarının tersine, görüntülerini montaj masasına koyduğu dev aynasından geçirerek , veya marşlarının üzerine clip yaparak yoğun bir manipulasyoan tabi tuttular. Öz-kayıtlar, öz-sunuma dönüşemedi, yani sunulan şey, içeriğin özü değildi. Ülkemizde en yoğun kamera kaydına maruz kalan 2009 Tekel Direnişi dönemi örneğin henüz canlı yayın dönemi değildi. Özellikle Solvideo, Sendika TV video portalları, sosyalist grupların çekip aynı gece montajlayarak internette günlük olarak yayına koyduğu eylem/video örnekleriydi. 4Videoyu canlı yayınlama olanağı montaj bilmek gibi önemli bir zorunluluğu ortadan kaldırırken, montajın olanaklı kıldığı manipulasyon olasılığını da kaldırmış olur. 2013 yılı Haziranı yalnızca bizim için direniş günleri olduğu kadar Oxford Üniversitesi’nin selfie sözcüğünü yılın sözcüğü seçmesiyle birlikte 21 Haziran’ın selfie günü olarak kutlandığı yıldır. Haziran Direnişi süresince yapılan canlı yayınlar için selfie of act başlangıcı diyebiliriz. Livestream eylemin doğrudan yayınıdır ama, yine de uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılabildiği için çok yaklaşmış olsak da selfie of act’ın kendisi değildir. Haziran Direnişi sırasında İstanbulda Diren Gezi Parkı, Pınar Öğün, İzmir’de Nabermedya, Marjinal çapulcu, Ulumemo 13, İzmirdireniyorr1, Ankara’da Ankaraeylemvakti , ÖzerErdoğan, KaracanUlaş, korayaspi, eylemin içinden bireysel olarak canlı yayın yapan eylemciler oldular, Çapul TV ise Sendika.Org çevresi tarafından kolektif olarak canlı yayına başladı.

Selfie of act kavramının tam olarak cisimleşmesi, artık herkesin vazgeçilmezi mobil telefonlar aracılığıyla canlı yayının bir uzmanlık, fazladan bir şey bilerek yapılabilecek bir şey olmaktan çıkıp kelimenin tam anlamıyla sıradanlaşmasıyla mümkün oldu.

Hatıra fotoğraflarında yoldan geçen bir yabancıdan rica edemiyorsanız , kameranın ardındakinin daima kadraj dışı kalması, selfie fotoğraf ile birlikte kader olmaktan çıktı. Arka plan daima öz-sumumuzu tamamlayan bir”Wolf was here”a dönüştü. O arka planın, kendimizi sunacağımız zeminin, bir yörük çadırı veya bir toplumsal eylem olması fark etmez, kendimize olay içinde bir mekan kurarız. Selfie fotoğrafların video versiyonları da var ve genellikle artık sosyal medyadaki türlü çeşit canlı yayın olanakları kullanılarak yapılıyor.

Mobil telefon teknolojisinin ürettiği bireysel yayın olanaklarının direnişin bir parçası olması kaçınılmaz idi özellikle OHAL koşullarında. Gazete ve televizyon yayınlarının tam olarak kontrol altına alındığı, kontrol edilemeyenlerin kapatılıp yasaklandığı koşullarda muhalif medyanın yönelimi internet televizyonlarına doğru oldu. HaberSizsiniz gibi örnekler çıktı, partilerin canlı yayınlarını binlerce partili izlemeye başladı. Haziran Direnişi’ndeki ustream, Livestram gibi canlı yayın alanlarının yerini şimdilerde Twitter’da Periskop alırken en çok kullanılan sosyal medyamız Facebook’tan canlı yayın olanağı bulduk. Kamu emekçileri tarafından başlatılan yerel direnişlerde, Ankara Yüksel Caddesi, Kadıköy Kalkedon Meydanı’nda Betül Celep, Malatya’da direnişteki kamu emekçileri, Gebze’de Alev Şahin günlük mesajlarını canlı yayınlar tarafından vermeye başladılar. Göz altına alınışlarını canlı olarak kamu oyuna ulaştırabiliyorlar.

Bu uzun süreli direnişlerin sürekli takipçileri, direnişçilerin sosyal medya adreslerinden bu öz yayınları izler. Ne zaman ne hakkında yayın yapılacağı bir program dahilinde önceden duyurulmadığı, günün her hangi bir saatinde başlayıp bitebileceği için canlı yayın anında izlenirlikleri düşüktür. Üstteki fotoğraflarda görülebileceği üzere videoları daha sonra izleyenler çoğunluktadır. Betül Celep’in canlı yayın videoları arasında izlenirlik oranı birden bire yükselen videolar, ülkenin diğer kentlerinde direnenlerin adını anarak selam gönderdiği, polis tehdidi haberleri ve meydandan halka seslenerek propaganda yaptığı videolar. Bir de bizzat direnişçinin kendisinin konuştuğu zamanlar arkadaşlarının yorum yaparak sunum yaptığı videolardan daha fazla izleniyor. Merak edenler, bir film gibi “esas kişi”nin konuşmasını bekliyor.

6Canlı yayının bir başka teknik avantajı görüntü güvenliği. Özellikle gözaltı sırasında canlı yayındaysanız, şiddet kullanılarak göz altına alınıp mobil telefonunuza el konduysa görüntüleriniz internette sağlama alınmış oluyor. İster hukuki delil olarak, ister kamuya olayın deşifrasyonu açısından işlevsel…

Bireysel canlı yayın, veya selfie of act olanağıyla birlikte, yapacağımız eyleme medyanın dikkatini çekmek için “enteresan” şeyler düşünme, yapma mecburiyeti ortadan kalkar. Merkez medyaya bağımlılığımız ortadan kalkar, en önemli olanak bu. Elbette burada esas meselede bir ortaklık vardır, mesajın mümkün olan en fazla insana ulaşması. Eylemin enteresanlığı, öncekinde medyayı çekmek için bir araç iken ikincisinde, selfie of act‘ta izlenirliği yükseltmek için bir araca dönüşür, kameranın elimizde olması bizi enterasanlık fikrinden tam olarak kurtarmaz aslında. Bu, kameranın önündeki herşeyi bir show‘a dönüştürme potansiyelinden gelir. Çünkü eylemin acil olarak etkiye ihtiyacı vardır, görülen şeyin gösterilmesiyle oluşacak etkiye, imajın “haber” potansiyeline…

Bir kerede olup bitecek eylemler, bu açıdan bir meydanda günlerce bekleme gereği ortaya çıkaran oturma eylemlerinden daha şanslıdır. Oturma eylemi, hem kendisini hem kamu ilgisini canlı tutabilmek için sürekli bir medya desteğine ihtiyaç duyar. Zaman rutinleştikçe ilgi de rutinleşir, medyanın ilgisi kesilir. Eylemcilerin bu rutini kırmak için düzenledikleri dikkat çekici etkinlikler de zaman içinde rutinleşir. Radikallik, daha riskli davranışlar, ilginin odağını yitirmemenin aracına dönüşebilir. Oturma eylemi kendini zincirleme eylemine dönüşüverir bir anda, devletle gerilimin arttırılması hem merkez medyanın ilgisine mahzar olabilir, hem canlı yayının izlenme oranını yükseltebilir. Yani bu eylemlerde bir “bekleme kültürü” birikir.

Selfie of act, kameranın eylemcinin elinden düşmemesi anlamına gelmiyor. Direnişe dahil kişilerin direnişin ihtiyaçları doğrultusunda kameranın kolektif kullanımından söz etmemiz doğru olur. Ne zaman kayıt gereği duyuluyor, ne kadar süreyle bu kararlar kolektif alınır, uygulanır… Eylem kendi sunumunu canlı olarak varsayılan bir insan grubuna anında yapar, ve daha sonra izlemek isteyenler için video o köşede bekler.

Canlı yayın selfie of act’ın sadece bir doğrudan biçimidir, kapsamı, anlamı değildir. Selfie of act, “D dışarıdan bakan göz”ün kaybıdır da. Dışarıdan bakan göz yalnızca medya ve manipulasyon çağrıştırması gereken bir göz değildir. Ötekinin dolayımını yitirmektir. Bize dışarıdan bakan yalnızca bir kamera göz değil, başka bir öznelliktir. Kayıt ve montaj ötekinin öznelliğinden geçerek aslında zenginleşir, dolayımlı hale gelir ve etki gücü artar. Kendimize baktığımız ayna daima karşıda durur, elimizde olsa bile. Eylem/videoların bazen, hatta çoğu zaman eylemin göbeğinde olan eylemciyi eylemden daha fazla etkilemesi bu yüzdendir. Eylemciye kendisinden başka bir gözün gördükleriyle, görme biçimiyle dolayımlayarak tutulan ayna daha etkili yansımalar oluşturur. Kendisini izlemeye doyamayan insan değildir yalnız mesele. “Karahaber, kırar onların kendilerine bakışını. Bu çatlaktır biraz onu kara yapan“.

Bizzat eylemcinin kendisi, aynası kendi elindeyken kendi öz-sunumunda bir dolayım oluşturabilir mi? Buna neden ihtiyaç var? Canlı yayında gördüğümüz anında ve brüt görüntü, öz-sunum açısından, başka bir öznellikle dolayımlanmış, ve ayrıca montaj ile dolayımın dolayımına dönüşmüş bir videoya göre daha etkisizdir. Canlı yayındaki olayın içeriğinin bizzat kendisi çok etkili olabilir itiraz yok. 11 Eylül günü bir uçak ikiz kulelere çarpar. Ama bu etki zaten videodan değil, olaydan üreyen bir etkidir. Bu esas olarak imajın enformatif etkisidir. Ama biz affective etkinin peşindeyiz. Elinde mobil telefonu direniş noktasında düzensiz zaman aralıklarıyla canlı yayın yapan eylemci, kendisini izlediğini varsaydığı bir insan grubuna seslenir. Ama daha çok da daha sonra izleyecek olanlara, gelecek zamana seslenir. Akşam eve gidince gün boyu ürettiği görüntülerden bir eylem/video montajlar. Kendisine kayıt sırasında kaybetiği bir ikinci göz olarak bakar. Bakabilir mi?

Periskop’u düzenli olarak kullanan Betül Celep’in hem kendisinin hem karşıdan çeken arkadaşlarının profesyonel bir deneyimleri olmadığını, mobil telefon kamerasını herhangi bir vatandaş gibi kullandıklarını hatırlatarak bir günlük periskop yayınına göz atarsak, konuşmanın hitap ettiği iki izleyici düzlemi var. Birincisi etrafta onu dinleyen ya da ordan geçenler. İkincisi ise ekran başındaki düzlem… İçsel olarak kime hitap ediyor, kime doğru konuşuyor ve bu hitabetini nasıl etkiliyor? Aslında hemen yanından geçene seslenmiyor, uzaktakine sesleniyor. Bu uzaktaki, ekran başında olabileceği gibi zihninde oluşturduğu varsayılmış bir kalabalık da olabilir. Kendisini bir sahnede ya da miting meydanında hayal edebilir. Doğrudan fiziksel göz teması, ordan geçen somut birilerine sesleniş hitabetin akışını bozabilir. Hitabet herkese doğrudur. Gelip geçenlerle geçici göz temasları olsa bile…

7Selfie olmayan fotoğrafta kadrajdaki kayıp kişi kimdir? Fotoğraftan bir öğeyi eksiltirken ona ne verir idi? Kameranın arkasındaki kişi, herkese bakan göz, aslında herkes tarafından bakılan, bakışının kontrolüne girelen gözdür ve daha güçlü, etkin bir konumdadır. Selfiede bu gücü yitirir. Herkese bakan çıplak göz artık yoktur. Herkes, o göz ile birlikte, ekranda kendisinin bir yansımasına bakmaktadır, herkes kameranın önündedir. Uzaklık yitmiştir. Maksimum bir insan kolu kadar. Kameranın arkasındayken tanrıyı oynayan dışarıdan gözün yerleştiği baş, selfienin boşluğunda kendisine bir yer arar, arkasındaki kalabalığı veya uzamı kendisini sunumun mekanına dönüştürür. Yüzündeki mimik çizgileri bir türlü yerini bulamaz çünkü bakış gerçeklikle ilişkisi içinde oluşan duyguyu yitirir, maska dönüşür. Genellikle gülümsenerek atlatılmaya çalışılan bu aşama aciliyet dolayısıyla maske yerleşmeden tamamlanır, sırıtma ve gülümseme arasında kalınır.

Selfie of act eylemcinin eyleme gücünü arttırır mı? Bu mesele önemli… Doğru eylem, bir sonraki için eylemciye yeni bir motivasyon yükleyebilmiş ise doğrudur. Bir talebi var ise gerçekleşmemiş olabilir, varacağı yere varamamış olabilir, ama asıl olan eyleme gücünü yükseltip yükseltmediği, orada olmayanlarda eyleme geçme eğilimi ortaya çıkarıp çıkarmadığıdır. Talep bir sonraki eylemde gerçekleşebilir, amaca bir daha sonrakinde varılabilir, ama eyleme geçme gücünde düşmeye yol açarak sonlanan eylem amacı sonsuzca öteleyebilir.

Bu açıdan, selfie of act‘ın eyleme gücünü yükseltici etkisi önemlidir. Neyi ne kadar süreyle hangi açıdan ne gibi bir araçla kaydedeceği ve bunu nasıl yayacağı konusunda tüm inisiyatif eylemciye geçmiştir. Kırk naz ile medyanın gelmesini sağlayıp bir de haber yaptırmak için yalvarma mecburiyeti bitmiştir, internet üzerindeki ev küçük ama bizimdir. Eyleminin, kendisinin o anda göremediği insanlara da ulaşıp onları etkileyeceğini, hatta zaman içinde bir arşiv olarak insanları etkilemeye devam edeceği bilgisi eylemci için önemli bir motivasyondur.

Polis kamerasının varlığı eylemciyi demotive ederken, burjuva basın veya ikinci tür basının varlığı manipulasyon, devletle işbirliği ihtimaline karşılık eylemcide bir rahatlamaya yol açar. Video/eylem kamerasının veya kendi elinde bir kameranın varlığı ise eylemciye dolaysız, doğrudan moral kazandırır. Hatta kendi elindeki kayıtların tahrip edilme ihtimaline karşı video/eylemcinin kamerası onda daha fazla güven oluşturur. Eylemci eyleminin ustası iken kamerasının ustası olamayabilir, bu konuda video/eylemcinin bilgi ve deneyimi daha güven verici olur.

Eylemin mesajının başka insanlara ulaşacağı bilgisi dışında eylemin öz-kaydının kanıt görüntü olarak ona sağlayacağı hukuki destek ve güvence de eyleme gücünü yükselten bir unsurdur. Kamera genellikle devlet şiddetinin yuvalandığı “kör nokta”yı aydınlatır, şiddeti önleyici, zayıflatıcı bir işlev görürken, maruz kalınırsa da hukuki işleme kanıt üretir. Bu bilginin de eylem sonrası değil öncesiyle ilgilenirsek, insanlardaki eyleme tereddütünü eyleme gücü leyhine değiştiren önemli bir nokta olduğunu söyleyebiliriz. Selfie of act‘ın görüntünün eylemine nasıl etkediği başka bir soruyken, eyleme etkisinin pozitif olacağında anlaşabiliriz. Yukarıda değindiğimiz bazı pürüzler, eylemci ile eylemi arasına gerdiği beyaz perdeye yansıyan bazı yanılsamalar, bulanmalar bu temel ögeyi ortadan kaldırmaz.

Eylemin öz-kaydı, eylemciye, öz-izleme sırasında kendisine ve eylemine dışarıdan bakma olanağı veririr. İmajın öz-eleştiri potansiyeli onun geleceğe yönelik eyleme gücünü arttıran başka bir etkendir. Yine bu kayıtların ulaştığı başka insanlardan gelen fikri ve duygusal geri bildirimler, eleştirel veya destekler nitelikte olsun eyleyeni güçlendirir.

Eylemcinin, sadece kendisine kamera tutup yansımasını herkesle paylaşmakla yetinmemesi, görüntünün haber etme potansiyeli dışında, duygulanımlar yaratma, bir fikrin içine yerleştirilerek yeniden yorumlanması, montaj bilgileriyle donanımını güçlendirerek selfie of act tekamülünü tamamlaması, kameranın eylemi bir şova, eylemciyi rolünü oynayan aktöre dönüştürme ihtimaline bir panzehir olabilir.