View Post

Dağdaki çocuk, çöpteki hırsız

08/06/2014 Radikal Haber: İrfan Aktan – Siverekli Cihan, çöpten topladığı kâğıtların önünde şöyle diyor: “Farklı bir halktan oluşmuşuz, çalışıyoruz; emekçiyiz sonuçta…Türkiye’de çözülebilir bir Kürt sorunu var. Oysa dünyanın en büyük sorunu aşk. Amerika’da Kürt sorunu yok. Aşk sorunu var.”   Geçenlerde bir delikanlı sormuştu: “Ben Türküm. Kürt sorunuyla yüzleşmek istiyorum. Sizce hangi kitapları okumalı, hangi filmleri izlemeliyim?” Yüzleşmek için okumaya ne hacet! Bu işe en yakınınızdaki şeyle, çöpünüzle başlayabilirsiniz. Attığınız çöpün izini sürmeye, çöpümüz üzerinden geçmişinizle, şimdi yüzleşmeye girişirseniz, buradan siyaset ve eylem üretebilirsiniz. Evinizdeki kırık sandalyenin, ışıltılı AVM’lerden aldığınız ürünlerin ambalaj paketlerinin, sokağa attığınız pet şişelerin serüveninin nereye uzandığına bakın. Veyahut geri dönüşüm kutularına attığınız kağıtların kimleri aç bıraktığını öğrenmeye çalışın. Belediyelerin büyük şirketlerle kol kola, “çevrecilik” adı altında atık kağıtlara el koyup çöpleri eşeleyenlerin ekmeğine göz dikmesinin mazisiyle yüzleşin. Yıllar önce Ankara Büyükşehir Belediyesi, çöplerdeki kağıtlardan beslenenleri “çöp hırsızı” ilan etmiş ve o kağıtlara el koyup devletin köyünü …

View Post

ART ET ORDURES ? – La réalité des déchets quotidiens en images

Amélie Boccon-Gibod (www.lepetitjournal.com/istanbul)  06/06 2014 –  Du 4 au 14 juin, DEPO accueille l’exposition Surplus of Istanbul du collectif Artıkişler. Une plongée dans le monde des ordures d’Istanbul et du recyclage pour présenter un sujet plus complexe qu’il n’en a l’air. Le collectif Artıkişler s’intéresse depuis plusieurs années à la notion de déchets dans la ville, à ce que les ordures impliquent, montrent et cachent. Après un premier projet sur les déchets d’Ankara et plus particulièrement sur les ramasseurs d’ordures kurdes d’Ankara, qui avait été exposé à DEPO en 2012, le collectif a décidé de centrer son nouveau travail sur Istanbul. Cela a pris du temps. “C’est plus compliqué de travailler sur Istanbul, les déchets sont différents : ils sont partout et ne sont pas homogènes” explique Alper Şen, membre du collectif et coordinateur de Surplus of Istanbul. Les ramasseurs occupent encore une place importante au sein de ce travail. Dans son texte de présentation, le collectif Artıkişler annonce …

View Post

Video platform “Artıkişler Collective” redefines waste

Emrah Güler Hurriyet Daily News 21.04.2014 – The Artıkişler Kolektifi has undertaken a new project, ‘surplus of Istanbul’ in which artists direct their camera at the waste pickers of the city Photo credit: Ali SALTAN The project deals with the working and living conditions of waste pickers, as well as causal dynamics. “What has been marketed as the ‘underbellies of Beyoğlu’ is much like what you see in this video. The subconscious and the waste of İstiklal Street,” says one of the videos at istanbulunartigi.tumblr.com, the Tumblr page of the video and photography installation project, “surplus of istanbul.” The page is updated regularly with videos on the waste pickers in Istanbul, redefining waste and what it connotes. Having started in one of the centers of the city, Beyoğlu, the series of videos will lead the visitors to the periphery, Ümraniye, to the home of one of the city’s largest garbage …

View Post

İstanbul’un Artığı’na Başlarken

Artıkişler Kolektifi – 1 Nisan 2014 // İstanbul’da kişi başına günde 1 kilodan fazla atık düşüyor. Bu şehirde her gün yaklaşık 20 bin ton atık üretiyoruz. Bu atıkların geri dönüşebilenleri de zamanla yeniden atığa dönüşüyor. Bitmeyen bir döngünün içinde işlenmiş maddeler hammadeye, hammaddeler yeniden işlenmiş maddelere dönüşürken şehirli, kendi atığı ile bu şehirde istemese de iz bırakıyor. Bu rakamların insanı kendisi ile yüzleştiren ve tedirgin eden özelliği ne kadar gerçekçi? Aslında bir anda hepimizi çevreci yapan, çöpümüzü evde ayrıştıran bu algı patlaması neyi ifade ediyor? Sanem Yardımcı bir makalesinde Zizek’in “ekoloji toplumların yeni afyonudur” sözünü yorumlarken bu “aydınlanmayı” şöyle anlatıyor: …Slavoj Zizek, bir yazısında ekolojiyi, kitlelerin yeni afyonu olarak, küresel kapitalizmin hâkim ideolojisi olma yolunda ideal bir aday olarak değerlendirir. Zizek, küresel kapitalizmin terör korkusu ekseninde yarattığı güvensizlik ortamı ile ekolojistlerin dünyanın bir felaket sonucunda yok olacağı korkusundan beslenen, değişim, gelişme ve ilerlemeye karşı güvensizlikleri arasında paralellik kurar. Ona göre …

View Post

GerideKalanlar 15 – Ölüm Varmış, Bilemedik

Özhan Önder 27.07.2015 (Bu yazı BirGün Gazetesi’nden alınmıştır. https://www.birgun.net/haber-detay/olum-varmis-bilemedik-85574.html ) Sınır bölgesinde gündelik hayata dahil olmak, gözümüzle görmek, dokunmak için antropolojik muayene seyahatine çıkmış iki kişiydik. Kışın yaptığımız sınır nöbeti ziyaretinde gittiğimiz yerlere tekrar gidiyor, tanıştığımız kardeşleri tekrar ziyaret ediyorduk. Amara Kültür Merkezi’ne girdiğimizde Kobane’ye gitmek üzere toplaşmış yüzlerce kardeşe rastladık. Ortalık cıvıl cıvıldı. Birer kahve alıp bahçeye serildik. Pek çok gülümseyen yüzle karşılaşıp selamlaştık, bazılarını tanıyordum da. Depremde kim olduğuna bakmadan elini uzatacak, hemdert, güzel insanlar. Devrimci yani… Kimiyle ayaküstü sohbetler edip kiminin sohbetine tanık oldum. Erken yirmili yaşlarında üç genç birbirine yoldaş diye hitap ederek ‘anarşizm ve sosyalizmin iktidar tarifleri…’ diye gayet tatlı, gayet naif tartışıyorlardı. Annemin Haberi Yok Bir şeyler yemeye çıkmadan evvel çantalarımızı içeri bırakalım diye binaya girdiğimizde yayılmış olan gençler basın açıklaması için toplanmaya başlamıştı. İçeride yine başka bir kardeşi görüp dışarıdan gelen konuşma ve sloganların sesleri eşliğinde sohbete tutulduk ki o sırada patlama oldu. Yerimizden …

View Post

HATIRLATMA ZANAATÇILARI: Oktay İnce ve Alper Şen ile söyleşi

Metin&Söyleşi: Övgü Gökçe Nisan 2013 / Altyazı Sinema Dergisi –   Alper Şen ve Oktay İnce iki videocu. Görüntü üretiyorlar. Geçtiğimiz yıl DEPO’da açılan Agir û Gowend/Ateş ve Düğün sergisini, bu yıl da Ocak-Şubat aylarında Diyarbakır’da Sümerpark Amed Sanat Galerisi’nde gerçekleştirdiler. Öncesinde İstanbul ve Diyarbakır’da Hangi İnsan Hakları Film Fesitvali kapsamında Karahaber video eylem atölyesini yürüttüler. Agir û Gowend’in belgelediği 10 yıl boyunca Ankara’nın Türközü semtinde Hakkârili kâğıtçılarla birlikte onların var olma macerasını kayıt altına almışlardı. O zamandan bu zamana, SEKA işçilerinin direnişinden vicdanı retçilere, YÖK protestolarından Irak işgaline karşı muhalefete, KAOS GL’nin kuruluşundan ölüm oruçlarına ve Sinanköylülerin ağalarına karşı toprak mücadelesine kadar çok sayıda toplumsal hareketi kayda geçirdiler, naklettiler ve etmeye devam ediyorlar. Belgesel sinemayı, sinemada kurmaca/gerçek ilişkisini ve toplumsal meselelerin tartışılma biçimlerini belirleyen ‘görüntü’ alanında yalnızca iş değil, düşünce de üreten bu iki videocuyla uzun düşünsel bir diyaloga girmek zaruriydi. Burada kısa bir versiyonunu bulacağınız bu diyalog, üçlü …

View Post

Türközü’nün ‘kâğıtçı’ Kürtleri 20/03/2012

Türközü’nün ‘kâğıtçı’ Kürtleri 20/03/2012 – 94’te köyleri zorla boşaltılıp da Ankara, Türközü’ne gelen Hakkâri, Kotranıslı 120 ailenin karnını o tarihten beri Çankaya’nın çöpü doyuruyor. Onların 10 yılını anlatan ‘Ateş ve Düğün’ adlı video sergisi, ‘videoaktivist’ üretim biçimiyle de apayrı bir hikâye… Haber: Pınar Öğünç – pinar.ogunc@radikal.com.tr / Arşivi Şimdi bu izlediklerimize ne demeli? Belgesel mi mesela? Bir düğün görüyoruz; açık havada kadınlı erkekli halaya durulmuş, çocuklar koşturuyor. Başka bir perde de tam da aynı meydan olduğunu öğreneceğimiz bir alandan alevler yükseliyor isiyle; çaresiz adamlar koşuşturuyor. Birinde cenaze var, diğerinde hastane yatağında iki genç, “ıyiyiz, daha iyi olacağız” diyor. Başka bir ekranda gece karanlığında ellerini çöp kutularına daldıran eldivensiz erkek elleri görüyoruz. Dev çuvallar çekiliyor siyah sokaklarda. ıstanbul Tophane’deki Tütün Deposu’nda bir video sergisi var şu ara; 21 Nisan’a kadar görmeye müsait. Öyle bir sergi ki bu video kayıtlarında anlatılanın kendisi kadar, o kayıtların üretim biçimi de ayrı bir hikâye. Alt …

View Post

Dönüşümün Videosu

Alper Şen / 2012 – İlk kez Kızılay’da Kotranıslılarla karşılaştığımızda 2001 yılının Temmuz ayıydı. Bir el kamerası ile kiminle buluşacağımızı bilmeden geri dönüşüm işçisi Rıdvan’ı bekliyorduk. Şehrin merkezindeki sokaklarda geri dönüşümün izlerinin ve meydanlarda biriken ve ayrıştırılan artığın hikayesinin peşindeydik. Belki de bir belgesel için ön hazırlık… Ulus Baker’in derslerdeki sözleriyle dolup taşan imajların teorik silsilesi ile deneye yanıla edindiğimiz pratik fikirler birleşince bir şeyler olur diye düşünüyorduk. Ancak mevzu, o zamanki aklımızı da pratiğimizi de sarsıp yeniden kurgulatacak boyuttaymış. Hiç gelmeyen Rıdvan’ın yerine onun akrabalarından kâğıt toplayıcı bir çocukla yaptığımız ilk kayıt denememiz bizi bu geri dönüşümün ekolojik terimlerinden olabildiğince uzaklaştırıp gerçeğin çölünde bıraktı. Bir Ankaralı için “zorunlu göç” gibi kavramlar genellikle haberlerde -eğer ki haberlerinizi de kendiniz seçiyorsanız- görünür olabilecek kavramlardır. Zorunlu göçün ve yakılan yıkılan binlerce yerleşim yerinin izdüşümünü Ankara’da şehrin merkezi Kızılay’ın sokaklarında gördüğünüzde ise Ankara’yı ve Ankara’nın doğusunu haritada yeniden arama derdine düşüyorsunuz. “Hepiniz Hakkârili …

View Post

Ateş ve Düğün Videoları – Fire and Wedding Videos

“Ateş ve Düğün” videolarında video kamera, elden ele dolaşır, ta ki çeken kişinin-videocunun öznel bakış açısının yok olduğu noktaya kadar… Bazen kamera kâğıt toplayıcılarının ellerindedir – ardiyelerin arasında, teneke kulübelerin gizli noktalarında gezinir, üretim aygıtının ortaklaşması, videocuyu “bir velinimet ve ideolojik hami” konumundan kurtarır. Bunu artık ezilenlerin, dışarıda kalanların adına söz söylemek- onların sesi olmak için değil, pratiğini ezilenlerin safına yerleştirmek niyetiyle yapar.

View Post

Video Teknolojisi ve Video-aktivizm

Video-aktivizm fikrinin oluşumu, 1960’larda video kameraların 8mm amatör film kameralarına bir alternatif yaratması için pazara sunulması ile birlikte başladı. Teknolojik olarak video o dönemde henüz yeni oluşmak üzere olan bir görüntü formatı olarak ortaya çıkarken, yukarıda belirttiğimiz farklılıklarından dolayı kısa zamanda yaygın bir şekilde kullanılan bir görüntü kayıt teknolojisine dönüştü. Bu dönemle birlikte video teknolojisi ile yaşanan tanışma süreci içerisinde 1965’te Les Levine’in “Bum” isimli filmi ilk sokak filmlerinden biri olarak kabul edilmektedir. (Deirdre Boyle, From Portapak To Camcorder: A Brief History Of Guerrilla Television, Journal of Film and Video, Sayı1-2, Cilt 44, İlkbahar-Yaz ) Bu dönemde video kameraların kolay kullanımına rağmen kayıtların düşük kalitesi ve kasetlerin kolayca bozulması video kameraların bağımsız bir araç olarak kullanılmasını pek de kolay kılmamaktaydı. Bununla birlikte video kamera ile yapılan bağımsız çalışmalarda kitlesel bir gösterim yerinin olmaması ve yapılan bağımsız çalışmaların daha çok kişisel çalışmalar olması, bu dönemlerde video işlerinin günümüzde televizyondaki profesyonel kullanımlarından çok daha gerisinde olduğunu göstermektedir. Buna rağmen 1960’ların siyasal hareketliliğini yansıtan ve Godard’ın öncülük ettiği Cinéma-Vérité hareketi kapsamı içinde yapılan filmler her ne kadar çoğunlukla 16mm film kameralarına kaydediliyor olsa da Godard’ın başlattığı bu akım, gelişen teknoloji ile birlikte Cinéma-Vérité anlayışına daha yatkın olan video kameralarla devam etti.

View Post

İmajların Demokratizasyonu

Ulus Baker Kebikeç 24,  2007, s. 8-18 (Söyleşi: Süha Ünsal, Özge Çelikaslan, çeviriyazı: Özge Çelikaslan) // Türkiye’deki tarihçilik de; bambaşka bir şey de Osmanlı arşivlerinin nasıl işlediği, ama tarihçiliğin genel problemleri, bir takım haritalandırma problemleri. Bu video ile alakalı bir şey, söyleyeceğim şeylerle de alakalı. Mesela, bir arkeoloğun, bir tarihçinin, bir iklim bilimcinin ki bunların da tarihi var, bunların üst üste konulmasında bir problem var. Yani bir tarafta antropoloji, etnoloji gibi sosyal bilimlerin diğer dallarının, öte tarafta tarihin toplanabilir verilerinin haritaları farklı; draması ve bunların üst üste konulması eksik bir yön gibime geldi hep, tarihçileri okurken özellikle. Bunu görüp, bence çok başarılı bir tarihçilik yapan, bütün ideolojik çarpıtmalarıyla birlikte, işte Ortaçağ Avrupası etrafında yoğunlaşan Annales Ekolü işte belki biraz bunu delerek, bu haritalandırmayı denedi. Özellikle işte Montaillou Köyü üzerine yazılan tarih. Şimdi oradaki kayıtlar, bir taraftan kiliseye aittiler, engizisyona-engizisyon üyesi Jacques Fourier’in sorgu kayıtlarına dayanıyor, Katarlar üzerine saldırıldığında, Montaillou Köyü …

View Post

“Doza We, Dozame Ye”

Medet Dilek – 2008 // “Hakkari’den Ankara’ya Kağıtçılar” Belgeseli Üzerine “Hakkari’den Ankara’ya Kağıtçılar “ belgeseli, unutulmuş olanlara, görmek istemediklerimize, ve çözümsüz bıraktığımız bir soruna samimiyetli yaklaşımı, bizlere üç maymunluğumuzu sorgulatmaktadır 70 dakika boyunca. Onlarınki bir zorla göç ettirme öyküsüdür, memleketlerinden, yaşamlarından, sevdiklerinden ve dağlarından zorla koparılma öyküsü. 1994 yılında devletin baskısı ile sevgili Hakkari’lerinden, sevgili Kotranıs (Ördekli) köylerinden zorla atılma öyküsüdür onlarınki. Memleketlerinden koparılan köylüler, sanki asıl suçluyu ve suçlunun yerini biliyormuş gibi, Ankara’ya hayat kavgası için gelir ve yerleşirler. Aslında bu kavgaları, hem hayata hem de zorla göç ettirilmelerine neden olan Ankara politikalarına yöneliktir. Onlar Ankara’ya gelerek resmi ideolojinin kendi inkarcı, baskıcı yüzünü görmelerini bir nevi sağlıyorlar, çünkü onlar aynadır, resmi ideoloji de bu aynaya bakarak kendisini görebilir, ve baktığında da bir çirkin yüz görecektir. Kağıtçılardan olan Rıdvan’ın bütün söylediklerini anlamak için biraz kendinizi zorlayın: Belgesel filmin çalışanları Rıdvan’a soruyor : “Bir gecede mi köyü boşalttılar?” diye cevap hemen …